16 Ekim 2014 Perşembe

SONRASI VE ACI GÜNLER






      Son kez merhaba. Yazının sonunu da bağlayayım ve rahatlayayım artık. Çok şey var söylenecek anlatılacak ama hepsini anlatamam burası yeri de değil. Bu yazıları da bir süre sonra silmeyi düşünüyorum yada bu yazıları gizlemeyi. Hatta gizleyeceğim galiba hiçbir şeyi unutmak istemiyorum. Ben onu unutamam da zaten, bende hep yaşayacak. Gönül isterdi ki beraber yaşayalım ama bunun için gerekli ve yeterli şartlar oluşmadı. Hatayı kendimde buluyorum kendimi tam anlatamamışım kendimi hiç tanıtamamışım. Bu yazılar nasıl çıktı aslında hiç niyetim yoktu dur onu anlatayım. Güya laf sokacaktım nereden çıktım :)

    Olayın gerisini anlatayım mı bilmiyorum aslında hiç te istemiyorum. Bazı noktalar var anlatmadan olmaz onları ve duygu düşüncelerimi anlatayım yeter. O "kötü gün" ve geceden sonra konuşmamız ilişkimiz bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olmadı. İkimiz de o eski "güzel günler"i hararetle özlememize rağmen. Onda bir kere muzzam bir korku bende de bir güven kırılması yaşanmıştı. Zaten o olaydan sonraki bütün çabalarım onu önce anlamaktı. Önce tanıyacaktım gerçeği öğrenecektim ondan sonra adım atacaktım ama bu mümkün olmadı. Onu tanıyamıyordum artık...

    O günden sonra yavaş yavaş iletişim kurduk ben peyderpey olanları anlattım. Aslında anlatmak değil onun bana anlatmasını isterdim şöyle şöyle anormaldi demesini özür dilemesini ailesinin yaptığının şık olmadığını ama olmadı, olmayınca her akşam tatlı bir şekilde başlayan konuşmamız olaylara gelip dayanınca acı bir hal haline geliyor sonra aklıma bir hafta sonra gireceği kpss sınavı geliyor tatlıya bağlayıp kapatıyordum ama ben de o da ortada tatlı bir durum olmadığını biliyorduk.

    Şimdi de Every time we say good bye'ı açtım. Adam aklımdan çıkmıyor(mehmet pişkin) o hayat dolu insan nasıl intihar eder ya? Ne diyelim madem doğduk yaşanacak arda kalanlara hakkımız yok. Yoksa bu olaydan sonra benim de aklıma gelmedi değil. Parantezi kapatayım şarkıyı değiştireyim. Bizimkinin entelektüalitede ondan neyi eksik "when you are gone"ı açayım. Ayrılırken bile artistik ayrıldı anasını satayım bu şarkı ondan bana hediye(!) ben olsam anca "ayrılık ayrılık amaaan aaayrılııık"!

     Nerde kalmıştık? Zar zor da olsa ailesinin yaptığının onun o gece ertesi gün yaptıklarının yanlış olduğunu anlatabildim. Aslında yanlış olan bir şey de yoktu. Tamamen birbirine zıt iki aile ve hiçbir şey yapmadan olayların gidişatını seyreden bir çift. Bizimkiler şok olmuştu daha önce 5 kardeşim evlenmişti hiç böyle bir şey olmamıştı. O ise bana habire tabiri caizse damadın ağzına sıçılan örnekleri anlatıyor ama sonunda evlendiler diyordu. Aileler önemli değil önemli olan ikimiziz. Benim hayalim böyle değildi ailelerin birbiriyle gayet iyi olduğu çiftin de birbirinin yükünü de neşesini de paulaştığı bir şeydi. Zaten kırk yılda bir birbirlerini görecekler diyordu doğru ama bozukluk bize de yansıyacaktı. Ha ama en sonunda doğru iyi anlaşmak zorunda değillerdi hatta anlaşmasalar da olurdu ama o da ben evleniyorum senin yükünü de çekerim havasında değildi. Engelli ve kırılgan bir annem var bir türlü yanımızda kalmasını on tane şarta ve süre kısıtlılığına bağlamaksızın kabul ettiğini görmedim. Biz çıkarken hep diyorduk birbirimize ben seni hem gundi hem bajari olduğun için sevdim o da diyordu ben de ve o gundi dediğim kısım bir karakter meselesi değil bu tip lokal insanın anlayabileceği ailevi ilişkilerde zorunluluklarda birbirini anlayabilmekti. Yoksa ben bir tane Türkle de evlenebilirdim memlekette kalmaycak anneme bakmayacak ablalarımın beni ziyaretine kota koyacaksam, yedi kat yabancı biriyle de. Bu son cümlemde biraz abartı kullandım ama daha kesdtirmeden kendimi ifade edebilmek için. Oysa çıkarken ne de güzeldi her şey, ne kadar kolay anlaşılabilirdi...

     Sınavdan çıktı buluştuk artık son 1 aydır özellikle de istemeden sonraki kısımda yaşadıklarımdan fenasıyla yorulmuştum artık. Dayanacak takatim kalmamıştı. Bizimkiler kızmış bir daha o eve adımlarını atmak istemediklerini söylüyorlardı onunla konuşuyordum abartıldığını bir şey olmadığını söylüyordu ikimizin meseleleri de orda çözümsüz bekliyordu. En çok beni üzen de o çözümsüz meselelerdi. Düşünün bir senedir çıkyorsunuz güya her şeyi konuşmuşsunuz sonra aniden sanki hiçbir şey konuşulmamış gibi en baştasınız ve anlaşamıyorsunuz gelecek beklentileri tamamen farklı. Daha önce duyulan binlerce örnekten birisini yaşıyorduk ve bu biricik(!) aşkı artık sorgulamama sebep olmuştu. Baktım olmuyor buluştuk ve ben artık böyle olmayacağını yapısal büyük farklar olduğunu söyledim. Yaşadığım en berbat geceydi. Telefonda konuşuyorsunuz iyi kötü ama yüzyüze konuşmak hele böyle acı bir şey çok yıkıcı be sevgili günlük. Uzun uzun konuştuk birbirimize içimizi döktük Allah var seviyordum O da aynı şekilde. Bana dedi dur dedi çözüm bulalım tamam onları bir araya getirelim. Tamam iftara çağıracağız kim gelecek annem babam kardeşleri vs bir şeydi. Ablan da gelsin? tamam. O gün belki de en çok konuşan ablasıydı. Ertesi gün konuştuk ben ablamı aradım diyor ki niye geleyim? Nasıl niye? Bilmiyor musun? Sonra tekrar aradı bana diyor gelemem demiş. O ile annesi geldiler oturduk yemeğimizi yedik yemekten sonra konuşuldu dürüst olmak gerekirse bizimkiler önceki sefer her şeyi içlerine atmışlardı bu sefer kibar konuşmadılar niye öyle yaptıklarını sordular annesi içimizde kötülük yoktu dedi ki hakketen yoktu dediğim gibi yapısal farklılıklardı. Öyle bizimkilerin tavrı yumuşadı daha sonra. Bakıyorlardı ben de seviyorum kızı çok da üstelemediler ablam diyordu hele bi bayram gelsin ablası filan onlar da gelmez mi? gelirler şimdi onların da haberi oldu bir araya geliriz olur diyordu. Ertesi gün konuştuk işteyim biz hala eskiye dönemedik kız da her şeyi hallettim artık yeter havasında bana acayip kızıyor bu iş bitti havalarında çıkışta gel diyor bana kızarak gidiyorum buluşuyoruz buluşunca sertlik gidiyor yumuşuyoruz (zaten ne zaman birbirimizi görsek yumuşuyorduk:)) yemek yiyoruz konuşuyoruz annesiyle gelmesinin iyi olduğunu ama  biraz zaman gerektiğini söylüyorum o da katılıyor artık daha fazla kendimizi yıpratmayalım diyorumo da katılıyor daha sonra ablan bayramda gelecek mi diyorum evet diyor ve gözleri parlayarak bana göz kırpıyor bayramda bişeyler yaparız diyor. Böyle 2-3 hafta sakin geçiriyoruz.

     Bayramdan önce abim geldi ablaları filan ziyaret ediyoruz. O sırada bizimkiyle konuşuyorum ne yapıyon filan ablan gelecek mi bayrama? yok. Eniştesi geliyor ama ablası evde çocuğuyla geçirecekmiş bayramı. Ya senin ablanın durumda haberi var mı? he var, bir keresinde o kötü bakmıştı da insan senden korkuyor demiştim. Bizimkinin böyle her şeyi saklama huyu var. Mesela önceki yazılarda bahsetmiştim o kadar düğün planı hazırlığı yapıyorum o hiç bahsetmemiş bile. Kızıyorum ama yapacak bir şey yok gelmek zorunda da değil kendisi bilir yalnız böyle kimsenin bir şeyler yapmaya yanaşmaması da ilginç. Kimsenin birbirinde telefon numarası bile yok bu arada. Neyse bayram geliyor normalde adete göre bizim oraya gitmemiz gerekiyor kimsenin bir şeyden bahsettiği yok. Telefonla bizimkiyle konuşuyorum bizimkilerin bayramını kutlamamı söylüyor sonra ben adetleri biliyorum ama diyor o söz yüreğime dokunuyor... Ertesi gün bizimkilerle konuşuyorum gitmeyecek miyiz? Bizimkiler genel olarak gitmeme taraftarı biz de misilleme yapalım mantığındalar bir yandan da benim için gitmek de istiyorlar. O gün bir karar çıkmadı diğer gün ailecek biraradayız gene ve oturup konuşuyoruz dünkü durum aynı bir kısım gidelim bir kısım gitmeyelim taraftarı, en son ben kardeşim ve eşi gidiyoruz. Bizimki ile o arada telefonla görüşüyoruz gelmeseniz bu iş biter dedim işte geleceğiz diyor ama bir şey hakkında konuşmayın olmaz diyorum. Neyse gittik oturduk abisi annesi babası kardeşleri filan çay may içtik havadan sudan konuştuk sonra kardeşim büyükler de gelecekti esasında ama o gün bize hiç iyi davranılmadı onlar da gelmek istemediler dedi. Ufak kardeşi nedir mesele ne oldu bilmiyoruz söyleyin diyor. Kardeşim kardeşinin ve annesinin meseleyi bildiğini söylüyor bize anlatmıyorlar diyor kardeşim de ben meseleyi konuşmak için gelmedim daha sonra büyükler bir araya gelir konuşur diyor bu durumdan hoşnut değilim büyükler birbiriyle konuşsun halletsin diyor ben de en büyük problemin iletişimsizlik oldugunu söylüyorum hep benle kız konuşuyorz aileler birbiriyle konuşmuyor diyorum onun kardeşi ısrarla mesele nedir niye söylemiyorsunuz diyor. Ben o gün kardeşime dedim ben çok konuşamıyacagım sen konuş hem ben damatları olacağım olur da ağzımdan yanlış bir şeyçıkar hoş olmaz diyorum. Kardeşim annemin bizim için çok değerli olduğunu o gün ona yapılanların kabul edilemeyeceğini söylüyor, bizimkinin kardeşi başka başka? diyor kardeşim de burda anlatamam çıkışta sana 3 dakika anlatayım diyor çıkıyoruz ayaküstü birkaç şey söylüyor sonra gidiyoruz.

       Baktım ertesi gün bizimki arıyor beni hemen buraya gel(onun şehri ayrı bu arada) konuşalım diyor. Anlıyorum hayra alamet değil bu. Gittim oturduk bir yere baktım konuşuyoruz tartışıyoruz biraz baktım masaya kutu içinde yüzükleri koyuyor bu iş bitti zaten sen gene konuş diyor. Ailesine karşı onun istediği gibi davranmadık diye kardeşine meseleleri anlattık diye 24 saat gecmeden bitirelim diyor. Bu beni acayip kızdırdı. Zaten süreç boyunca ben ne dersem diyeyim o hep bildiğini okumuştu. Amacı herhalde kimse bir şeyden haberdar olmadan geçiştirilmesiydi. Bir gurur nelere kadir? Halbuki o günün sonrasında ailesi filan arasaydı bizimkileri kusura bakmayın deseydi olay bu kadar büyümeyecekti. Annesi ile ablası beraber gelselerdi daha farklı olurdu. Hadi hiçbiri olmadı bayramda deseydi valla alınmışlar bir arayın onları bayramlarını kutlayın gönüllerini alın cümbür cemaat giderdik bayramlarına. Ama hiçbir şey olmamış gibi gidip bayramlarını kutlamamızı ve orda da hiçbir şey konuşmamamızı istiyordu. Ben de tamam dedim madem böyle bitsin. Bir yandan da istemiyor bitmesini ben de istemiyorum kalben açıkçası ama artık aklım bu böyle olmaz diyor. O gün tam 8 saat konuştuk. Beni onu yalnız bırakmakla arkasında durmamakla suçluyordu(ki o bir ayda defalarca bunu diyordu bana) tamam da istediğin ne? arkamda durman ne yapayım rest mi çekeyim bizimkilere? he. Olması gereken o değil o da biliyor da işte kız milleti ne kadar modern olursa olsun bütün sorumluluğu erkekte görürler hatalı olan birşeyler yapması gereken onlar olsa dahi. Tamam çekeyim sen de rest çeker misin? yok. Bana aileler birbiriyle görüşmesin biz iyi olalım birbirimize ve onlara yeter diyor. Ben de tamam diyorum ama ablalarınla görüşmem diyorum. Hiç mi? hiç. Ne olursa mı? evet. Olmaz diyor kutuyu bana uzatıyor ben de gülerek 5 yıl sonra belki diyorum. Aslında biliyorum dediğim gerçekçi değil kendimi biliyorum yarın öbür gün ablaları bana iyi davransa bizimkilere iyi olsa iyi olurum anında ama o an tavır koymak istiyorum. O anda ablası arıyor ve telefonla konuşuyor daha yeni yeni olayları anlattığını görüyorum bu beni iyice zıvanadan çıkarıyor. İki defa resmen yüzük atma aşamasına gelmişiz hala anlatmamış bir şeyi. Sonra bakıyorum durum böyle acayip bir hal tamam diyorum yüzükleri alıyorum ayrılıyoruz. Tabi böyle yazıldığı gibi kolay olmadı her ley tahmin edersiniz. O gece eve geldim kutuyu bizimkilere verdim ki anlasınlar ve odama çekildim. Nasıl berbatım anlatamam. O gece de erkenden kendimi uykuya vurdum sabaha kadar.

      Sabah kahvaltı bile etmeden ufak çantamı da yanıma alarak evden çıktım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bir kafeye gittim kahvaltı yaptım bir süre oturdum öylece düşünüyorum. Bir yandan da özellikle kız tarafından bir telefon bekliyorum. Diyorum ayrıldık artık ortalık ayağa kalkacak bu da bir türlü o kuramadığımız iletişim köprüsünün kurulmasına vesile olacak yine umudum var, yok gelmedi, bir kaç gün geçti yine gelmedi. Tam kalkacağım bakıyorum ablam aradı ağlıyor dün geceden beri ağlıyorum diyor ben kızıyorum siz olaylara çok hafif bakıyorsunuz diyorum özür diliyor gel abinin yanına gidelim ne gerekiyorsa yapalım bu işi yapacağız diyor. Tamam onu aldım abimin yanına gittim beraber oturduk onunla ayrı bir odada konuşuyorz. Hakkını helal et diyor biz de bu süreçte acemiydik ne yapacağımızı bilemedik siz çok yıprandınız oysa aileler olarak bu işi halletmeliydik dedi. Çok duygusal bir ortamdı ilk defa abim gibi sert biri ağlıyordu oturup sarıldık. Ara onu ne gerekiyorsa yapalım gerekirse yeniden isteriz dedi. O arada baktım bir mesaj "Emin iyi misin?" kız göndermiş, onca acıdan sonra beni düşünüyor gene ağlıyorum o mesajı abime de gösteriyorum. Sonra kızı aradım konuştum sizinkiler ne tepki verdi ne oldu? demek ki ilişkiniz sağlam değilmiş demişler. Kimse iletişime geçmeyi düşünmüyor mu benle yada bizimkilerle? yok niye düşünsünler ki. Ben de ona benim tarafta olanları anlattım bak her şeyi yaparız diyorlar izin ver gelelim diyorum ağlıyor yok diyor artık her şey geçti. Ben sonraki bir kaç günde de bunu tekrar ediyorum yok diyor. Ve maalesef öyle kalıyor. Öyle lanet bir iletişimsizlik var ki ayrılık bile bunu kıramıyor...

     Aradan artık haftalar aylar geçiyor biz tek tük haberleşiyoruz ama gitgide seyreliyor. O konuştuğumuz zamanlarda da görüyorum ki bizimki hala baştaki tavrında hiç ilerleme yok ortak gelecek tasavvurunda hala ortaklaşamamışız ve bu beni üzüyor. En önem verdiğim bu aslında beklentiler ve hayaller benzeşmiyor ve bu diğer her şeyden daha büyük aslında. Hatta diğer her şeye sebep olan da bu. Kız her genç kız gibi tipik steril küçük bir burjuva hayatı istiyor(ve ablalarında da bu var) ben ise ailevi sosyal bağlarımı ilişkilerimi ve yaşantı biçimimi değiştirmeden üstüme düşen sorumlulukları da yerine getirerek ama aynı zamanda eşimi mutlu etmek için elimden geleni yapan birisi olmak istiyorum. Ki korkacağı bir şey yoktu biraz farklı ama çok güzel bir hayatımız olacaktı. Anlamadı. Bir kez olsun annene karşı sorumluluk hissetmen güzel bir şey haklısın demedi. Bizimkilerin dindar olmasından ve doğal olrak dini doğru ve ideal olarak görmelerinden korktu. Bunu üzerinde baskı olarak gördü. Oysa herkes onu olduğu gibi kabul etmişti. Annem ona tıpkı her seferinde bana sakalımı kesmemi söylediği gibi başını örtmesini söylemişti bunu o ve ailesi baskı unsuru olarak değerlendirdiler. Bunu demeyen kaç yaşlı insan var ki?...

     Hikayeyi baştan sona olabildiğince kısaltarak anlattım sevgili günlük. Bir sürü detay var anlatmadığım. Bu hikaye 3-4 aydır beni bitiriyor sevgili günlük. Her akşam kafamı yastığa koyduğumda aklıma o geliyor. Ne zaman aklıma gelse gözümden damla damla yaş süzülür. Ne zaman beraber dinlediğimiz bir müzik çalınsa dalıp gidiyorum. Bu yörede nereye gidersem onunla bir hatıram var ve bu beni daha çok acıtıyor. Ayrıldıktan sonra bırakıp gitmek istedim buraları ama maddi sebepler kahrolsun engel oldu. Birkaç ay daha çekeceğim buraları... Geçen ikimiz de dayanamadık buluştuk yemek yedik konuştuk filan hala pozisyonlarımızı koruyoruz ne acı. Yolda birbirimizi üzdük daha sonra konuştuk bir çözümyolu bulalım haberleşelim filan diye. Sonra bayram günü arayacam bayram kutlamak için baktım twitter'da yazmış "dm'den yürümek istediğim biri var" gülücük. Sinirlendim dayanamadım aradım gülücüğü görmediğimi o gülücüğün anlam değiştirdiğini söyledi. Tamam. Konuştuk gene herkes başından beri yaptığının ve kendinkilerin yaptığının doğru olduğunu söyledi. Birbirimize kızdık kapattık. Daha sonra kaç gün bekledim aramasını nafile. Her seferinde ben de aramaktan ne yaparsa yapsın onun haklı olmasından bıktım. Bu sefer söz verdim kendime aramayacağım. Bu arada ben de sıkıntıda bir arkadaşla balkanlar turu yapacam bir hafta sonra. Bizim cimcime bunu da yanlış anlamış anladığım kadarıyla :) Baktım twitter'dan yazıyor bazılarının niyeti başkaymış. Bir de instagram'dajen selteri takip etmeme kızdı sanırım :) zaten onu da kate upton'ı da takibi bıraktım. iyice ergene vurduk anasını :)) O değil de "min te navêy(seni istemiyorum)" diye şarkı paylaşmasaydı iyiydi be günlük. Hele facebook fotosunda ismimi kara kalemle çizmesi... Ama ne diyebilirim ki özgür iradesi sonsuza kadar ipotek koyacak halimiz yok. Her ne kadar içimden onu dövmek bundan sonra olabilecek tüm ilişkileirini sabote etmek geçse de :)

      Gülücük gülücük de durumum hiç parlak değil be sevgili günlük. Yani Şerif iyi arkadaş filan amma onun yerini tutmuyor be. Gittim onunla eve çıktım. O değil de böyle her şeyin olan bir insanın bir süre sonra hiçbir şeyin olması, olması zorunda olması çok büyük bir acı be günlük. Bilmiyorum daha önce böyle bir ilişki yaşamadım millet nasıl ayrılabiliyor daha önemlisi buna nasıl katlanıyor be sevgili günlük? Bak kimse kalmadı sana danışıyorum artık durum kötü. Kimseyle de konuşasım da yok. Acımı da sevincimi de hatıralarımı da ben çok güzel yaşarım hem. Ha ben bu yazıları aslında bana ekşi'de laf sokan bir entry girmişti benim de ekşim yok sende ona laf sokmalı ufak bir yazı yazacktım bunlar çıktı. Bu yazılarda ona eleştirilerim oldu ama ona laf sokan bir yazı yazamam ona kıyamam. Zaten onu çom üzdüm çok üstüne gittim hakkım ve haddim olmadan daha fazla üzemem. Kaç gündür tweet de atmıyor facebooku zaten pek kullanmıyor. Bir süre daha tweetlerini okurum when you are gone'ı 554. defa dinlerim her dişimi fırçaladığımda dilimi de fırçalarım saçımı çok kısa kesmemeye dikkat ederim ondan sonra ne olacak fikrim yok. Hele şu gezimi de yapayım bakayım inşallah işe yarar. Bu aşamadan sonra anı biriktirip o tatlı-acı anıları bastırmaktan başka çare de gözükmüyor.

      Bazı ihtimallerin kapanması da açık kalması da acı veriyor. Bazı şeyler sanki ders olsun diye yaşanıyor. İnsanın kaderi kendi elinde bazen göz göre göre yanıyor bunu da çok sonradan farkediyor. Ben onu çok sevdim. O da beni çok sevdi. Ona tüm kalbimi tüm sırlarımı açtım, bu acayip rahatlatıcı. Karşındakini hata ve eksiğiyle sevmek bunları bilerek sevmek muazzam bir his. O her zaman kalbimin prensesi olacak yeri her zaman herkesten farklı olacak. Kaç kişi kalbine dokunabilir ki?... Keşke böyle gitmeseydi...
   










15 Ekim 2014 Çarşamba

KÖTÜ GÜN






       Hazirana kadarki süreci özet olarak anlatmaya çalıştım bundan sonrasını tam anlatamam.
Çünkü inan artık neyin gerçek neyin yalan neyin doğru neyin yanlış olduğunu ben de bilmiyorum. Mecalim de kalmadı açıkçası. Bildiğim 3-4 aydır yüreğim yanıyor ve artık daha fazla dayanamıyorum. Bu yazının çıkış sebebi de o zaten. Kimse bilmese de okumasa da yazmanın rahatlatıcı bir özelliği var, var. Boşuna günah çıkarma yokmuş hristiyanlıkta.
   
      İyisiyle kötüsüyle güzel bir ilişkiydi bizimkisi. Ne kadar arada pürüzler çıksa da birbirimizi üzsek de insandık ve insanın olduğu yerde hata olmaz mı hiç? Sonuçta birbirimizi seviyorduk, güveniyorduk ve evlenmek istiyorduk. Daha sonradan biraz sürse de kız da ailemle tanıştı. Bizim aile ile ben farklıyızdır onlar çok daha dindar benle kız değildik. Korkuyordum acaba bir terslik çıkar mı diye çok şükür büyük bir pürüz çıkmadan o fasıl da halolmuştu. İki taraf da birbirini sevmişti kabul etmişti.
 
      Hakketen mecalim kalmamış yaw. Anlatmak içimden gelmiyor. Geçen de geçti sonunda. Ama hikayenin sonuna gelmeliyim.

      Abim geldi Ramazandan önceye ayarladık kızı isteyeceğiz. Hepimiz nasıl heyecanlı nasıl sevinçliyiz. İstemeden önce kızla telefonda gene üzüyoruz birbirimizi. Ablam isteme günü için kızın uzun bir şey giymesini istemişti o da hayır diyordu pantolon giyeceğim. Şimdi düşününce ne saçma sapan bir tartışmaymış. Kızı rahat bırak zaten gergin, bir de ben üstüne gittim salak gibi:( Sonra aştık onu. Birbirimize karşı çok rahattık çünkü. Neyse istemeye gittik üç araba, en ufağımız hariç bütün kardeşler ve enişteler. Kızı isterken abim kalbim duracak heyecandan ve babasının evet verdik demesini duymamla rahatladım. Ben heyecanlı biriyim çok rahat heyecanlanırım :) Ablası kardeşimi üzmemeni istiyorum en ufağımız demişti ben hiç merak etme onu üzmem demiştim. Hala aklımda. Ne kadar insani bir durum...

       O gece eve geldik gece geç olmuş. Annem bizi arattı yoldayken ilk benim yanıma gelin dedi anlatın nasıl oldu diye. Eve gittik annemi görecektin günlük annem nasıl sevinçli nasıl dua ediyor. Ne oldu dedi, dedik kızı verdiler işte gayet güzel geçti. Annem bi coşku, bi sevinç "kalkın" dedi. Hayırdır? O da kalktı "kalkın halay çekin" dedi ve bizimle beraber o da halaya durdu. Ben şok oldum! Kardeşimin düğünü olmuştu bütün teyzelerim dayılarım ordaydı halaya kalktılar annemi etmiştik etmemiştik halaya kaldıramamıştık, Dayımın en ufak oğlu evlenmişti ki onu acayip sever onun düğününde halaya kalkmamıştı ama benim daha isteme dönüşü hem de o bizi halaya kaldırmıştı! Ben annemi daha öyle sevinçli öyle hareketli görmedim günlük, bir daha da göremem herhalde. Güzel anneciğim. Hepimizi ne fedakarlıklarla büyütmüştü, babamın bütün nainsaniliğini çekmişti de bizi okuldan almamıza izin vermemişti. Sonra tam abim üniversite bitirdi ben ve bir ufağım tıp kazandık felç geçirdi, sağ tarafı tam tutmuyor ve konuşamıyor şimdi.

      Sonra eve geçtim bizimkini aradım sevincimi paylaşacağım bir baktım ohooo bizim önceden konuştuğumuz her şey gitmiş sıfır baştan plan yapıyoruz. Nasıl darlanıyorum nasıl boğuluyorum anlatamam. Sanki beni bir odaya kapatmışlar odanın duvarı gitgide beni sıkıştırıyor ve gittikçe nefesim daralıyor nefes alamıyorum. Dedim aha buraya kadarmış, sen artık özgürlüğü unut Emin. Yeni hayatın bu. Bir yandan planlar yapıyoruz bir yandan da gönlünü hoş tutmaya çalışıyorum ertesi gün daha gidecez yüzük takacaz çünkü. Bir günde olsun demişlerdi de biz demiştik iki gün olsun daha güzel olur. Ertesi gün bu sefer yanımıza annemi ve yeğenleri de aldık 4 araba gittik. Ben uykusuzluktan ölüyorum bu arada sabaha kadar konuşmuşuz bir yandan da duş almışım traş olmuşum gene idare etmeye çalışıyorum.

       Ertesi gün gideceğiz oraya, abim kalk diyor gidelim ben hem uykusuz hem bitik bir şekildeyim bakıyorum "Kalsak olmaz mı?" diyorum gülerek abim hayırdır diyor bir şey mi oldu bakışlarımdan seziyor bişeyler, ablam da diyor dün gece sabaha kadar uyumadı bu, ben"bir şey yok plan yapıyorduk kendimize" diyorum, abim de "ma hawara wa bu(ne acelesi vardı)" diyor gülerek neşeli ortam bozulmuyor gidiyoruz. Gittik elektrik yok orda biz erkekler içeri giriyoruz kadınlar ise annem merdiven çıkamadığı ve bahçeyi sevdiği için aşağıda kalalım diyorlar. İçerde evin erkekleri ile sohbet ediyoruz her şey normal. Erkeklerin gözünü seveyim ne problem olacak ki zaten :).

       İçerde sohbet ediyoruz havadan sudan konuşuyoruz problemli bir durum yok ama öyle samimi bir ortam da yok olmak zorunda da değil zaten. Eniştesinin havalı havalı tavırları var o kadar. Vakit geçiyor sonra konuşuluyor yukarda mı yapalım aşağıda mı önce gel diyorlar bana sonra gelme en son aşağıda olacak diyorlar çıkıyorum iniyorum. Bende de bir bıkkınlık bir bezginlik oluşmuş ki artık bitse de gitsem kafamı yastığa koysam derdindeyim. Merdivenden aşağı inerken bizimkini görüyorum yanında kuzeni bana bakıyorlar, surat asık bizimkinin sonra en gülüyorum pantolonumu nerde düzelteyim diyor yer gösteriyor bana o da gülüyor geçiyorum sandalyeme bakıyorum bizimkiler hep toplaşmışlar bir köşeye beni görünce seviniyorlar ama soğuk bir hava yüzüme çarpıyor, ablaları teyzesi filan aşağıda onların da suratları asık ben merhaba diyorum hepsine. Aşağıda teyzesi yanımda oturuyor soruyorum siz Aynur'un teyzesiydiniz dimi? yarım ağızla evet diyor Nasılınız? iyi. Bizimkine bakıyorum onun da surat asık. Güya benim moralim bozulmuş ben tavır yapacağım bakıyorum ortam bozuk normal davranmaya çabalıyorum günü kurtarayım kafamı da o yastığa artık gömeyim ve ruhuma fatiha okuyayım. Sonra yüzükler geliyor takılıyor annem yüzüğü kesiyor ama öyle o hayal edilen gibi herkesin merakla beklediği yüzünde sevinç olduğu bir sahne hayal etmeyin gene yok. Yüzük takılıyor o kadar, daha sonra teker teker geliniyor bizimkiler fotoğraf çekiliyor daha sonra onunkiler öyle ailelerin beraber olduğu fotoğraf bile yok. Tatlılar geliyor beraber tatlı yiyoruz bizimkiyle o arada biraz konusuyoruz nihayet, oh be diyorum nihayet normal bir şey yaşıyoruz. Ve uzatmayayım toplanıp eve gidiyoruz. Dönüşte arabaya biniyorum yüzüğü çıkarıp hemen cebime koyuyorum o özene bezene aldığım yüzükten soğumuşum. Arabada ilkin konuşacak gibi olunuyor abim susun diyor başka şeyler konuşun. Nihayet eve varıyorum bakıyorum telefonun şarzı bitik. Şarz edecek gibi oluyorum sonra gene berbat bir gece mi istiyorsun diye soruyorum kendime ve hayır diyerek kafayı koyuyorum yastığa daha saat 9 bile olmadan uyuyorum sabaha kadar. Öyle bir uykusuzluk yorgunluk da ancak böyle gidebilirdi yada ben öyle umuyordum...

         Ertesi gün abimi havaalanına bırakıyorum ve orda avm'ye girip kendimi sinemaya veriyorum akşama kadar 2 film seyrediyorum peşpeşe. Telefonum hala kapalı, açmaktan korkuyorum. Açsam gene kabuslar başlayacak. Sonra kızcağız şimdi harap olmuştur diyorum akşam eve vardığımda şarza takıyorum ve iletişime geçiyoruz. Bu sefer moralini bozmaycağım konuşalım diyor. Konuşuyorum ne konuşayım? İçimden hiçbir şey konuşmak gelmiyor. Ne diyeceğim? Konuşuyoruz şurdan burdan üzgün olduğunu söylüyor ne için üzgünsün? Ya işte ben o gece öyle konuştum seni üzdüm peki nişan günü? Onun için de. Ne yanlıştı ki? Bir şey yok istediğim bu değildi. Ne yapılmadı ki? -.... O geceden sonra bizimkilerle  konuşuyorum ne var ne oldu? Meğer bunlar tek başına kalmış daha sonra bahcede. 1-2 kişi gelmiş annesi yengesi filan hosgeldin demeye sonra geri dönmüşler, ablam daha sonra içeri girmiş bizimkine demiş annem dışarda o da gitmiş annemin yanına elini öpmüş dönmüş daha sonra bizimkiler küs küs oturmuşlar yetim çocuğu gibi. Yemek vakti gelmiş çağırmışlar yemeğe gene kimse yanlarında oturmamış. Kimse mi? Bir tek teyzeleri oturmuş o da daha sonra annemi kastederek zaten ben onun yerinde olsaydım(sakat olsaydım) evden dışarı çıkmazdım demiş zaten. Bunları anlatıyor ben yok yaw böyle olamaz diyorum tekrar ettiriyorum valla böyle diyor. Doğal olarak küplere biniyorum.

   















7 Ekim 2014 Salı

GÜZEL GÜNLER

     
   



       Günler ne çabuk geçiyor. Şimdi de Midyat'tan yazıyorum, 3 yıldır hekimlik yapıyorum. Zaman her zamanki gibi hızlı akıyor bu ilk bana olan bir şey değil. Birim zamanın bıraktığı anı miktarı da çok çok değişiyor bazı süreçler her şeyden daha çok iz bırakıyor bu da tek bana olan bir şey değil. Ama çok acı be günlük! Sen de anladın derdim var, yoksa bir insan niye yazar? Yazayım günlük...

       Gözleri günlük, görmeliydin gözlerini. İri, sıcak, sımsıcak, gülen gözlerini. Üzgün, ürkek, korkmuş gözlerini. Hele ki ağlayınca beni yıkan hırpalayan gözlerini... O ceylan kıskandıran gözleri ağlayınca yüreğimin dibini delmişsin de gözyaşları ordan akıyormuşçasına beni acıtan gözlerini...

       Bir bahar rüzgarı altında, yemyeşil otların üstünde, berrak bir göl kenarında oturup sahile vuran usul usul dalga sesine eşlik eden bir Arp tınısı kadar huzur verici bir sesi vardı günlük. Sesi o kadar güzeldi ki o bana şarkı söylerken narkozsuz ameliyat olabilir, kanser olsam onu dinleyerek iyileşebilirim hissi verirdi.

       Beyni günlük, böyle bir beyin böyle bir zeka görmedin sen. Kafamın içini okur en umulmadık bilgileri bilir apiştırıp bırakırdı beni. İzlediği filmler (Ingmar Bergman diyeyim gerisini sen anla) okuduğu kitaplar (orhan pamuk, arjen ari ve walt whitman kombini deyip susuyorum) bildiği diller ve sahip olduğu genel kültüre hiç girmeyeyim. Böyle modern gibi kadın. Ama bir de gundî tarafı vardı ki beni mest ederdi. "savara bı tolik û dewek hebane ax" :))

       Ha kim bu merak ettin dimi? Bir seneden fazla oldu tanışalı, sıkıcı ve yorucu ilk görev yerimi bırakıp yeni gidecegim yere gitme faslı uzayınca tatile çıkmıştım biraz kafa dinlemek için. İlkin bir fotosunu görmüştüm nasıl da uzun uzun bakmıştım, Allah'ım bu nasıl şeydi? Kibar, narin, güzel bir yüzü ve samimi, içten, bizden bir dili vardı. Çok güzel bir Kürtçesi vardı, ben böyle güzel Kürtçe duymadım. Çok da iyi bir İngilizcesi vardı, İngilizce öğretmeniydi ama çoğu öğretmen yanına bile yaklaşamazdı.İngilizce'den Kürtçe'ye Türkçe'ye çeviriler yapardı. Kendimi 50'lerin 60'ların Paris'inin  entelektüel ortamlarında hissederdim onla konuşurken. Zaten Paris'ten de ona burs çıkmıştı da gitmemişti benim gibi bozkır sevdalı :). Ya çok iyiydi anla sen.

      İlk buluştuk bende nasıl bir heyecan nasıl bir heyecan görecektin. Hasanpaşa Hanındaydık, her saniyesi hala aklımda. Sonra Dicle kenarına gittik, ben bir şevkle bir aşkla konuşuyorum bir görsen. Hiç böyle konuşmadım ben. Kürtçe konuşuyoruz bir de, Kürtçe ile bir kızla konuşmaya uzun uzun meseleler anlatmaya alışık değilim ben(bu da biz Kürtlerin dramı) ama Kürtçem de fena değil altından kalktım çok şükür. Kızı etkilemek istiyorum ki ikincisine ikna olsun. Amacıma ulaşmıştım ikincisi üçüncüsü dördüncüsü de geldi ve daha da ardı kesilmedi zaten. İkimiz de birbirimizi bulmuştuk niye bırakacaktık ki. 2-3 ay geçti, sonra Allah bu kadar mutluluk fazla dedi ve hayatımın o ana kadarki en ağır acısını yaşadım burda yazmak istemediğim birtakım şeyler oldu beni yıktı mahvetti. Bir yandan çok mutluyum hiç böyle mutlu olmadım ben. Ama bu daha fazla yürümemeli diye de düşünüyorum kafamda, kalbim ise hiç öyle demiyor. En son dayanamıyorum, kız da hissediyor birkaç hafta boyunca uzun uzun konuşuyoruz, bazen sabahlara kadar ve üstesinden geliyoruz, çünkü birbirimizi seviyoruz.

       Zaman çabuk çabuk geçiyor ikimiz de birbirimizin bir parçası oluyoruz artık, her şeyimizi birbirimizle paylaşıyoruz, en azından ben paylaşıyorum. Çünkü bence sırlar yüktür paylaştıkça hafiflersin. Neyse evlenelim muhabbetleri dönüyor ben tabi ki evlenmek istediğimi ama biraz zaman geçmesi gerektiğini söylüyorum o arada kızın ablaları kaç aydır benle tanışmak istiyorlar her seferinde erteliyoruz gitmeyi yanlış anlama ben değil ha o erteliyor :). Sonra bir ara evlilik teklifi ediyorum bir kebapçıda(tamam abarttım :) ), o evet diyor gülerek, komik bir ortamdı. Ablalarının davetinden 6 ay sonra tanışmaya gidebiliyoruz nihayet ve beklediğim üzere olumlu geçiyor çok seviyorum ablalarını, bizden biriler yada öyle sandım, onlar da beni sevmiş yada öyle sanmış. İyi insanlardı.

       Sonra gene Allah bu mutluluk çok dedi hiç unutmam bir Newroz günü Diyarbakır'dayız. Ben öyle kurnazlık yapma, kızı test etme meraklısı biri değilim ama hissediyorum bana karşı rahat değil ben her şeyi anlatıyorum o anca büyük bir kavga gürültüden sonra zaten bildiğim şeyleri kabul ediyor. Bir hafta önce benzer bir olaydan tartışmışız ve bir daha birbirimize karşı dürüst olacağımızı söylemişiz. Ben onun hakkında kesin bildiğim bir şeyi soruyorum böyle bir şey yok diyor, korkma yargılamak için sormuyorum benim için bir şey değişmeyecek diyorum gene aynı. Ona daha önce defalarca söylemişim ben her türlü seni seviyorum, senin iyiliğine inanıyorum benim için ne olursa olsun bir şey değişmeyecek ama birbirimize açık olalım, o tamam dediş. Ama ben ısrarla soruyorum o hayır diyor, bilmediğimi sanıyor sonra bildiğimi söyleyince kabul ediyor. Gene aynı döngü.8-9 aydır beraberiz evlenmeye karar vermişiz yada ben öyle sanmışım o ise hala yeni tanışmışız gibi davranıyor bana. Bu beni üzüyor kahrediyor en kötüsü güvenimi zedeliyor. O gün bir şey demedim sınavları vardı, ben daha fazla ilerlemeden galiba bitmeli diye düşünmeye başlıyorum ama kalbim öyle demiyor kahretsin seviyorum. Sonrasında konuştuk pis tartıştık ona duygularımı söylüyorum o da söz veriyor bir daha olmayacağına ve anlaşıyoruz. Bir not düşeyim sevgili günlük biz hiçbir zaman birbirimize küs telefonu kapamadık. İkimiz de bu ilişkinin kıymetini bilelim diyorduk birbirimizi ne kadar tartışsak incitsek de incinir halde bırakmıyorduk. Bu çok hoşuma gidiyordu.

       Aradan 1-2 ay geçti artık acayip bir şekilde evlenme isteği var bende. O da aynı şekilde. Kaçak göçek buluşmaktan sıkılmışız. İkimiz de farklı şehirlerdeyiz çünkü. Abimi bekliyorum, yurtdışında. Haziranda gelecek. Onunla daha önce Malatya'ya gitmiştik hatırlıyorum, evlilik muhabbeti açmıştık gene ben diyorum ne zaman evlenelim, o sence? diyor, ben yaz nasıl diyorum iyi diyor bu da aklımda. Neyse ben bir ara dayanamıyorum yazın bütün düğün salonları dolu olur bir tane rezerve edeyim diyorum arkadaşla gidiyoruz hepsini geziyoruz( o sevinç hala aklımda) bir tanesini beğenip rezerve ediyoruz ağustos ortasına. Ona haber veriyorum  "daha gelin yok yer tuttum" diyorum gülerek o da çok gülüyor seviniyor her genç kız gibi. Diyorum abim Haziranda gelecek o zamana yer kalmaz dedim şimdi tuttum, o da ya bizimkiler o tarihe hayır derse diyor ben de o zaman değiştiririz sıkıntı olmaz diyorum. Almanya'da arkadaşım gelecek yazın bana bir tarih söyle diyor ona göre geleyim ben ağustos ortası diyorum, sene içinde Almanya'ya onun düğününe gitmişim o da benimkine gelmek istiyor. Kıza da söylüyorum bunu. Hazirana kadar ilişkimiz çok guzel gidiyor, acayip mutluyum.

       Derken bana bu yazıyı yazdıran olaylar silsilesi yavaş yavaş gelişiyor.

1 Ekim 2014 Çarşamba

Oyuna müdahillik





               En son yazmayalı baya olmuş. Gerçi yazacağıma ben de inanmıyordum ya neyse. Bir de ben hala eski usül günlük tutmayı seven birisiyim, bunun için iki tane defterim var ve iyi kötü yazıyordum. Son 1-2 senedir artık hayatımız akıllı telefon ve bilgisayar istilası altında olduğu için maalesef yazamıyorum o yüzden dijitale geçeyim dedim. Bu site çok amatörce güzel bir tane hazırlatıp öyle yazmayı düşünüyordum ama yazamadan duramadım daha fazla. Bir tane ile uğraşıyorum bakalım ne çıkacak :)